

Barcelona bu sene güzel transferler yaptı. Benim gözüme takılan ise transferlerin fotografları. Ülkemizde bayrak yanında bayrağı öperken çekilen fotograflara benziyor. Buyrun siz karar verin.
Bosna'yla berabere kalarak gene dünya kupası hayallerimizi bir köşeye bıraktık. Bu kadar zayıf bir gruptan bu kadar az puanla şu güne gelmemiz sonumuzu hazırladı. 2.lik için çekiştiğimiz Bosna'dan 4 puan aldık evet ancak onların hala 4 puan gerisindeyiz. Bu bana Fenerbahce'yi anımsatıyor. Tüm derbileri kazanır ancak anadolu'dan galibiyet çıkaramazdık. Türkiye'de de durum böyle. Estonya deplasmanı, Belçika ile kendi sahamızda oynadığımız maç bize toplam 4 puana mal oldu. Aslında haftasonu aldığımız Estonya galibiyeti bize moral getirdi ama Hamit, Tuncay, Arda gibi oyuncular fiziksel olarak yorgun düştü. Estonya maçında bu oyuncuları dinlendiremedik ve acısı Bosna'da çıktı. Bosna'da hakikaten iyi bir 10 dakika ile başladık. Daha sonra inanılmaz bir Bosna baskısı başladı ta ki Salihovic'in golüne kadar. Ondan sonra maçın gidişatı kim gol atarsa maçı kazanır şeklindeydi. İkinci yarıda enteresan değişiklikler yapıldı. İsmail Köybaşı sol açık, Gökhan Gönül sağ açık oynadı. Gene de son vuruşları bir türlü yapamadık, kalemizde de bir sürü pozisyon gördük. Sonuç olarak biz çok iyi bir takımız oyuncu kalitesi olarak, ancak biz çok kötü bir takımız istikrarlı olmayarak. Bir maçımızın bir maçımızı tutmadığı performansımızın inişli çıkışlı olduğu bir elemeleri de hüsranla bitiriyoruz. Ki buna rağmen bizim takımımız bu grupta 2. olabilecek güçteydi. Neyse kısmet 2012 Avrupa şampiyonası'na. Maçın oyuncusu mu kimdi? Türkiye'den Gökhan Gönül'dü. Bosna'dan ise maçta çok etkin oynamamasına rağmen öldürücü darbeyi vuran Salihovic'ti diyebilirim.